2015 yılındaki kuruluşumuzdan bu yana farklı ölçek ve programlarda projeler üretmeye devam ederken, sürecin her noktasında “NEyi NASIL YAPmak” üstüne kafa yormayı da sürdürüyoruz.
Projelerimizde birbirini takip eden bir modanın üreticisi ya da uygulayıcısı olmaktan kaçınıyoruz. En öncelikli hedefimiz, insan ve yaşam üzerine yoğunlaşan bir yaklaşımla; bir anlayışın etrafında kümelenen, hareket kabiliyetini kaybetmeden konuyu gerektiğinde ters yüz etmekten, risk almaktan çekinmeyen bir tasarım anlayışını ortaya koymak.
Proje süreçlerinin başında, kafamızın içindeki düşüncelerden ve sırtımızdaki yüklerden kurtularak konuya sıfırdan bir ‘hiç ortam’ kurarak başlıyoruz. Bu ‘hiç ortam’da, bir ‘hiç boşluk’tan bakarak kendimize şunu soruyoruz: NEyi NASIL YAPmak.
Elimizde NEyin nasıl olacağına dair bir şeyler biriktikçe,, yani tasarım problemi bir tasarıma dönüştükten sonra, NEyin NASIL üretileceğine dair daha çok düşünmeyekafa yormaya başlıyoruz. Sonuç olarak hedeflediğimiz rafine bir ürün, yani yapının kendisiyse, NASIL inşa edileceği en önemli hedeflerimizden biri haline geliyor. Binanın yapılacağı ‘yer’deki yapı oluşturma ve yapma kalitesinden, işverenin ekonomik gücüne kadar olanki bütün faktörler tasarım sürecinde düşünülmüş olduğu için uygulama süreçlerinde bunların gerçeğe nasıl iyi dönüşeceğine dair kafa yoruyoruz. Uygulama projesi süreçlerinde de tasarım bitmediği için, en baştan oluşturduğumuz çizginin devamlılığını sağlıyoruz. Bütün dış etkenleri hesaba katarak yapının içsel problemlerini odaklanıp bunlara çözüm bulmaya çalışıyoruz.
Kent insanların yaşam kalitesini belirleyen başat unsurlardan biri. Dünyanın herhangi bir noktasında, insan hayatı için uzun sayılabilecek bir süre boyunca ayakta kalacak bir binanın NASIL olması gerektiği, tekil küçük zevklere bırakılamayacak kadar önemli. Binaların, kentleri oluşturan en güçlü birimler olduğunun farkındalığıyla sorumlu davranarak kentlerin ruhuna uygun binalar yaratmayı hedefliyoruz. Bütün dış etkenleri hesaba katarak yapının içsel problemlerini odaklanıp bunlara çözüm bulmaya çalışıyoruz.
Elimizde NEyin nasıl olacağına dair bir şeyler biriktikçe,, yani tasarım problemi bir tasarıma dönüştükten sonra, NEyin NASIL üretileceğine dair daha çok düşünmeyekafa yormaya başlıyoruz. Sonuç olarak hedeflediğimiz rafine bir ürün, yani yapının kendisiyse, NASIL inşa edileceği en önemli hedeflerimizden biri haline geliyor. Binanın yapılacağı ‘yer’deki yapı oluşturma ve yapma kalitesinden, işverenin ekonomik gücüne kadar olanki bütün faktörler tasarım sürecinde düşünülmüş olduğu için uygulama süreçlerinde bunların gerçeğe nasıl iyi dönüşeceğine dair kafa yoruyoruz. Uygulama projesi süreçlerinde de tasarım bitmediği için, en baştan oluşturduğumuz çizginin devamlılığını sağlıyoruz. Bütün dış etkenleri hesaba katarak yapının içsel problemlerini odaklanıp bunlara çözüm bulmaya çalışıyoruz.
Kent insanların yaşam kalitesini belirleyen başat unsurlardan biri. Dünyanın herhangi bir noktasında, insan hayatı için uzun sayılabilecek bir süre boyunca ayakta kalacak bir binanın NASIL olması gerektiği, tekil küçük zevklere bırakılamayacak kadar önemli. Binaların, kentleri oluşturan en güçlü birimler olduğunun farkındalığıyla sorumlu davranarak kentlerin ruhuna uygun binalar yaratmayı hedefliyoruz. Bütün dış etkenleri hesaba katarak yapının içsel problemlerini odaklanıp bunlara çözüm bulmaya çalışıyoruz.
Şefik Karakoç
Kurucu Ortak
Şefik Karakoç 1984 yılında Antalya’da doğdu. 2002 yılında girdiği Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden 2009 yılında mezun oldu. 2010-2013 yılları arasında Emre Arolat Architects, 2013-2015 yılları arasında Tabanlıoğlu Architects’te çalıştı. Çalışmalarına 2015 yılında kurduğu SKEC Architects’te devam ediyor.
Erdinç Çoksever
Kurucu Ortak
Erdinç Çoksever 1985 yılında Konya’da doğdu. 2003 yılında girdiği Selçuk Üniversitesi’nden 2008 yılında mezun oldu. 2008-2010 yılları arasında Konya’da, 2010-2015 yılları arasında Emre Arolat Architects’te çalıştı. Çalışmalarına 2015 yılında kurduğu SKEC Architects’te devam ediyor.